29 Aralık 2010 Çarşamba

Minik misafirlerimiz...

Uzun zamandır yazamamıştım. Yazmadığım süre içerisinde hayatımızda ne gibi değişiklikler oldu. Kreşin gerekli olduğu konusunda karar aldık ve kreşimiz son hız devam ediyor. İkranın huzursuzlukları gitti kreşe çok alıştı ve kıskançlığımız yok denecek kadar azaldı. Hayatımızdaki en büyük değişiklik kreşimizi değiştirmek oldu. Evet kreşimizi 15 gün önce değiştirdik. İkraya daha yararlı olacağına inandığımız, eğitiminin ve hayata hazırlamasının daha iyi olduğunu düşündüğümüz başka bir kreşe aldık İkrayı. Şaşılacak derecede çabuk uyum sağladı İkra yeni kreşine. Şimdi daha çok kreşin yararına inanıyoruz çünkü şu an doğru adresteyiz.
Kreş arkadaşlarımız ve öğretmenimiz bizi ziyarete geldi bugün. Çok mutlu olduk ve çok güzel bir gün geçirdik. Yarında veli çayımız var ve bir velinin evine gidiyoruz. Aşağıda bugünden birkaç resim;

Yüsra, masamız ve küçük hediyelerimiz misafirlerimize hazır, bekliyoruz v çok heyecanlıyız. Eee nede olsa büyük kuzunun arkadaşları ilk kez geliyor evimize.



Yemek masamıza oturduk ve duamızı yapıp poğaça, kurabiye ve böreklerimizi yedik.


Dilek öğretmenimizi çok seviyoruz. Çok tatlı çünkü:)

Tüm sınıf birarada...

Kitap okuduk oyunlar oynadık...

7 Aralık 2010 Salı

Nasıl gidiyor...




Neler yapıyoruz, nasıl gidiyor hayat bu aralar... İkrada Yüsrada yazamadığım süre içinde
hastalıklar geçirdiler, doktor, ilaç , hastane derken zaman geçti. Yüsra daha kolay atlattı hastalığı ama İkra kreşe başladığı günden beri çok sık hastalanır oldu. Şu an bile antibiyotik kullanıyor. Nerdeyse 1 aydır devamlı hasta. Ama çok şükür ağır geçmiyor hastalıkları, hep ayakta ve neşesi yerinde.
Yüsra büyüdü iyice, İkraya resmen rakip ve arkadaş. Artık küçük, herşeyden bihaber bir bebek yok karşımızda. Herşeyin farkında olan, ablasının olan herşeye ortak olmak isteyen hatta bazen tek başına sahip olmak isteyen bir fert. Anne baba sevgisini ve ilgisini üzerine çekmek için her türlü sevimliliği yapan, çekemezse ağlayarak hırçınlaşarak istediğine ulaşan bir çocuk. Tam bir cümle kuramasada herşeye hakim ve ne istediğini çok güzel anlatabiliyor minik kuzu. 2 yaş sendromunu yaşıyoruz zaman zaman ama henüz en üst düzeylerde değil. Hep böylemi geçecek yada henüz o hızlı seviyeye gelemedikmi bilmem. İnşallah hep böyle geçer. Sevimliliğinin zirvesinde şu an ve oda bunu çok güzel kullanıyor. Tam bir tatlı cadı.
İkra tam bir abla minik ablam benim. Zaman zaman koruyucu abla olurken, zaman zamanda kıskançlık krizlerine girip Yüsraya çok hırçın davranabiliyor. Kuzum benim daha küçücükken abla oldu ve tabiri caizse üstüne kuma geldi. Sevgiye en çok ihtiyacı varken, anne baba sevgisini paylaşan bir kardeşi hazmetmeye çalışıyor kuzum. Bazen hazmedebiliyor ama bazen krizlere giriyor. Biz herzaman denge kurmaya çalışıyoruz anne baba olarak ve Yüsra büyüyene kadarda hep kurduk ama Yüsra büyüyüp ipleri ele alınca bu denge zaman zaman bozuldu sanırım. En azından İkra öyle hissediyor bazen. Kreşe alıştık, çok seviyoruz öğretmenimizi, arkadaşlarımızı ama aklımız hep evde. Kreşten almaya gittiğimizde ilk sorduğu soru " ben yokken evde ne yaptınız" oluyor. Ve soru onun beynini kemiriyor. Okula gitmek istiyor ama evde anne ve Yüsranın yalnız kalması fikri onu çıldırtıyor. Buda hırçınlığa yol açıyor ve böyle zamanlarda evde tam bir kriz yaşanıyor. Geçen hafta hasta olduğu için evde kalmıştı. Okulunu özledi ama eskisi gibi tekrar söz dinleyen, aklıyla hareket eden, sevecen, hoşgörülü bir çocuk oldu. Yani eski İkra geri döndü. 2 gündür okula başladı ve hırçın, söz dinlemeyen, herşeye cevap veren biri oluverdi tekrar. Buda beni ve babasını çıldırtıyor bazen. Bu aralar çok kararsızım. Kreşin çok şey kattığı bir gerçek ama Yüsranın evde olması fikrininde onu kıskançlık krizlerine sokup hırçınlaştırdığında başka bir gerçek. Ne yapacağımı bilmiyorum. Devammı etse yoksa 1 yıl daha bekleyip Yüsrayla birliktemi gitse. Yada kreş illa gereklimi. Şu an bunu sorguluyorum devamlı.
Bakalım zaman ne gösterecek. Hayat böyle devam ediyor bu aralar bizim evde. Tekrar gelimeleri yazarım...

12 Kasım 2010 Cuma

Hoşgeldin 2 yaş...

Küçük kızım büyüyor artık, kocaman oldu ve hatta 2 yaşına bile girdi:))) Canım bebeğim, artık bebeklikten tamamen çıktın ve çocuk olma yolunda hızla ilerliyorsun. İstediklerini yaptırıyor, istemediklerini yapmıyorsun. Tam cümle kuramasanda sözcüklerle kendini ifade ediyorsun. Senin dilinle Nemne yani Fatoş hala vazgeçemediklerin arasında, Onsuz asla uyumuyorsun. Ablana artık arkadaş oldun onunla oyunlar oynuyorsun yani hızla büyüyorsun bebeğim. Tekne kazıntım, küçük kuzum prensesim İyiki doğdun, iyiki aramıza katıldın. Seni çok çok ama çookk seviyorum benim güzel kızım...




























28 Ekim 2010 Perşembe

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı...

Resmi bayramlar bir başka güzel, bir başka heyecanlı artık bizim evde. Artık okullu bir çocuğum var:))
Aşağıda kuzumun cumhuriyet bayramı etkinliklerinden birkaç kare var.
Kreş nasıl gidiyor derseniz bir alıştı pir alıştı valla. Geçenlerde hastaydı İkra hanım, dr. birkaç gün evde istirahat etse iyi olur dedi ama bizim küçük hanımı evde tutmak mümkünmü. Hayır ben okula gidicem, öğretmenimi özledim arkadaşlarımı özledim diye tutturdu. Yani 1 hafta öncesine kadar sabahları ağlayarak gittiği kreşe şimdi hastalık, uykusuzluk dinlemeden koşarak gidiyo. "Ama annee ben okulumu çook seviyomm gitmem lazımm "diyo bide:))
Küçük kuzum Yüsramı bu aralar pek bloğa yazamıyorum. İhmal ettim seni, hep ablanın kreşini yazıyorum dimi bebeğim. Söz sana birsürü resmini çekip sana özel bir sayfa yapıcam en kısa zamanda kuzum benim. Zaten yakında doğumgünümüz var, çok güzel bir doğumgünü yapıcaz küçük kuzuma. Öyle tatlı oldu, öyle dillendiki tam yemelik oldu bu aralar:))





20 Ekim 2010 Çarşamba

7 Ekim 2010 Perşembe

Meğer sebep buymuş...

İkranın birkaç gündür kreşe giderken mızmızlandığını, hatta dün sabah kreşe bıraktığımda ağladığını yazmıştım. Dün sabah mızmızlanma ve ağlama eşliğinde kreşe bıraktım. Öğlen almaya gittiğimde gayet mutlu, güleryüzlü karşıladı beni. Yaptıklarını anlattı, öğretmenini arkadaşlarını anlattı. Artık olayı çözdük derken, okul güzeldi ama yarın gitmiycem demesinmi. Neden kızım diyorum cevapta vermiyor. Alla alla olay ne acaba, kreşte mutlu, öğretmeni çok tatlı, neden gitmek istemiyor olabilir. Öğretmeni, sadece sabahleri siz bırakırken yapıyor bu mızmızlığı, gün içinde çok aktif, çok akıllı, her faaliyete katılan sosyal bir çocuk diyor. İyide bu çocuk niye gitmek istemiyor neden...
Dün akşam babamız işten henüz gelmemişti, Yüsra ben ve İkra oturuyorduk. İkra yine, anne ben yarın okula gitmiycem dedi. Neden kızım neden gitmiyorsun dedim. Durdu durdu ve ama annee ben yokken sen Yüsrayla ne yapıyorsunn, bende kalıp seninle Yüsranın yaptıklarını yapmak istiyorum demezmi. Birden beynimde bir ampul yandı ve biranda herşey yerine oturdu. İkranın derdi kıskançlıkmış. Kreşle ilgili sorunumuz yok, orda mutluyuzda ama kafada hep, Yüsra annemin yanında, ben buradayım fikri. İlk hafta, kreşi yeni keşfetmenin heyecanıyla bunu anlamamıştı ama şimdi bu düşünce İkranın beyninde dolaşıp duruyor. Dünden beri, Yüsranın evde çok sıkıldığını, okula gitmek istediğini ama küçük olduğu için gidemediğini, evde Yüsrayla hiçbirşey yapmadan İkranın kreş çıkış saatini beklediğimizi anlatıp duruyorum.
Bugün sabah yine mızmızlandık, yine bende evde kalıcam dedik ama öğlen almaya gittiğimde yine çok mutlu ve eğlenmiş buldum onu. Bunuda aşıcaz mutlaka...

Evdeki şu anki durum ; İkrayı alıp eve geldiğimizde, Yüsra; ben evdeydim bütün gün, ablam orda eğlendi triplerinde ve acayip kaprisli. İkra; ben kreşteyken Yüsra annemle birlikteydi triplerinde ve oda acayip kaprisli. İkiside, ben daha mağdurum bana daha çok zaman ayır havalarında. Birbirlerine karşı tavırlılar, herşeye kavga ediyorlar ve anne arada kalıp bu dönemin geçmesini bekliyor. İkiz olması daha iyiydi sanki, bu şekilde daha zor, biri büyümeye diğeri küçülmeye çalışıyor.

Neyse sorunu buduk bari bakalım ne şekilde ve nezaman çözülecek. İnşallah Yüsra okula başlayana kadar devam etmez:))

6 Ekim 2010 Çarşamba

Kreş günlerimiz...

Kreşli günlerimiz devam ediyor. Bugün 2. haftamıza girdik. İkra bu 2 haftada çok değişik duygusal dalgalanmalar yaşıyor. İlk hafta çok iyidik. Hatta şaşılası bir, birden uyum vardı. Hergün koşarak kreşimize gidiyor, almaya gittiğimdede biraz daha durabilirmiyim anne diyordu. Haftasonu nezaman gideceğiz anne okula, ben okulumu özledim diye soruyordu. Ne olduysa pazartesi günü oldu. Pazartesi günü sabah kreşe bıraktım, gayet güzel içeri girdi herşey yolundaydı. Hatta yardımcı öğretmen maşallah çok akıllı ve uyumlu bir çocuk, bizi hiç zorlamıyor dedi. Fakat aynı gün öğlen almaya gittiğimde, koşarak boynuma sarıldı ve anne bugün seni çok özledim niye geç kaldın diye dudaklarını büzüp ağlama moduna girdi. Öğretmenide, bugün sizi çok özledi, yeni başlayanlar oldu onlardanmı etkilendi bilmem dedi. Neyse evimize geldik birlikte vakit geçirdik, uyuduk ve akşam oldu. (yarım gün olmasının en güzel yönü birlikte vakit geçirmeye zamanda kalması) Akşam otururken birden, ben okula gitmek istemiyorum dedi. Neden kızım, gitmelisin, okul şöyle güzel böyle güzel birsürü şey söyledik ama ikna edemedik. Öğretmenini aradım acaba gündüz birşeymi oldu diye. Öğretmeni hiçbirşey olmadı, gündüz sizi özleme haricinde gayet iyiydi, uyumluydu dedi. Fakat şu an gösterdiği tepki çok normal, bazı çocuklar başında, bazılarıda biraz zaman geçtikten sonra bu tepkiyi gösterir. Bu tepkiyi göstermeseler tuhaf olurdu zaten, sonuçta sizden ilk kez ayrılıyor dedi. Yarın ona güzel bir süpriz hazırlar, özel bir ilgi gösteririz dedi. Neyse, İkrayı öğretmenin yarın sana süpriz hazırlamış falan diyerek ikna ettik. Dün güzeldi, öğlen almaya gittiğimdede mutluydu güzel vakit geçirmişti. Birsürü faaliyetlerde bulunmuşlar, yaptıkları faaliyetleri panoya asıp isimlerini yazmışlar. Tamam artık düzeldi derken bu sabah kreşe bırakıp dönerken, birden bana sarıldı ve sende kal diye tutturdu. Kardeşin evde uyuyor, kalamam , uyanırsa korkar, ben alcam seni falan derken başladı ağlamaya. Benide eve götür diye sarıldı ağlıyor. Sonra müdüre hanım geldi, çok normal bu tepki, ikna edelim birlikte dedi ve bayağı bir uğraştırarak ikna ettik. Bakalım yarın ne olacak...

Aslında kreş fikri bakacak birisi olmadığından değil, eğitim amaçlı atılmıştı ortaya. İlk günlerde bu amaca gayet güzel hizmet ediyordu. Sonuçta 3,5 yaşında, evin ve benim ona yeterli gelmediğini düşünüyorum. Bütün gün tv izliyor yada kardeşiyle kavga ediyor. Resim yapmak istese yada kitap okumak istesem ona, kardeşi izin vermiyor. Burda çok güzel şeyler öğreniyorlar, oynarken, arkadaş edinirken artık anne gözetiminde değil, tam olarak bir birey. Üstelik yarım gün olduğu için evdede yeterince vakit geçirebiliyor.
Şu an bir sürece yeni girdik. Atlatacağız ve anneye, eve bağımlı olmaktan çıkacağız. Ama tabiki üzülüyorum böyle olmasınada. Yaşı büyük olduğu için ve ilk hafta çok çabuk adapte olduğumuz için bu süreci yaşamayız sanıyordum. Diğer taraftanda iyiki başlatmışım kreşe, bu süreci şimdi yaşamasak anaokulunda yada ilkokulda yaşayacaktık diyorum.

Bakalım zaman ne gösterecek. Büyüyorsun bebeğim, büyümek böyle birşey işte...

28 Eylül 2010 Salı

Şimdi kreşli oldukk...

Başladık, başlayacaktık derken nihayet bugün itibariyle kreşimize başladık. Aslında Ekim 1 de başlatalım diye düşünüyorduk ama dün görüşme yaptığımız kreş sahibi yarın başlasın 3 günde bizden olsun deyince 3 gün erken başlamış olduk:))
İlk günümüz çok iyiydi. Aslında herşey zamanla ve yaşla ilgili sanırım. İkra zaten dışa dönük ve aktif bir çocuktu herzaman. Kreş fikri ortaya atıldığından beride nezaman gideceğim, ben büyüdüm artık okula gitmek istiyorum demeye başlamıştı. Dün görüşmeye gittiğimizde bile hemen oyun oynayan çocukların arasna karışıvermişti ve eve gitmek istememişti. Onun için bu sabah açıkcası ilk gün olmasına rağmen rahattım. Sabah bıraktığımda sende beni izleyecekmisin anne diye sordu, hayır kızım benim işlerim var üğlen gelip seni alacağım deyincede peki işlerini bitir gel dedi ve diğer çocukların arasına karıştı. Yarım gün olduğu için öğlen 13.00 gibi almaya gittik İkrayı. Gittiğimizde hava güzel olduğu için bahçedelerdi. Bizi görünce koşarak geldi, sarıldı ama hadi eve gidiyoruz deyince ben biraz daha kalmak istiyorum dedi. Yarın yine geleceğiz diye ikna ederek eve getirdik. Öğretmeni maşallah şaşılacak kadar çabuk uyum sağladı, yemeğini yedi, faaliyetlere katıldı ve sizi aramadı hiç dedi. Maşallah kuzuma. İlk yaptığı resmi panoya asmışlar. Elimden tutup hemen panodaki yaptığı resmi gösterdi. Çok güzel, çok gurur vericiydi. İnşallah tüm okul hayatın bugünkü gibi güzel geçsin bebeğim. Seni çok seviyorum kuzucuğum...

22 Eylül 2010 Çarşamba

Dişçi koltuğuyla ilk tanışmamız...

Kızlarımın yaşları büyüdükçe ilklerimizde artmaya başlıyor. Ben kendi adıma konuşmalıyım ki, dişim ağrımadığı, çürümediği veya bir problem olmadığı sürece rutin kontrol için veya sadece genel temizlik için dişçiye gidenlerden değilim. Ama kızlarımın öyle olmasını istemiyorum. Dişçiye genel kontrol ve temizlik için küçük yaştan itibaren devamlı gitsinler istiyorum. Bu anlamda, küçük kardeşimiz dişsiz olduğu için :) (2 yaşta toplam 10 dişimiz var), İkrayı tuttum elinden götürdüm dişçiye. Tabi dişçimize Yüsranın sadece 10 dişi olduğunu söyleyerek nedenini sordum önce. Doktor olabilir, çocuklarda diş 3,5 yaşına kadar tamamlanabilir dedide biraz rahatladım.
Neyse gelelim ilk dişçi randevumuza. Canım kızım, dişçide tıpkı büyük bir insan gibiydi. Hiç sesini çıkarmadan dişçi koltuğumuza oturduk, dişlerimizde biraz lekelenmeler vardı onları hiç sesimiz çıkarmadan temizlettik, genel kontrolümüzü yaptırdık ve döndük. Diş temzilenirken o aletin çıkardığı matkap gibi sesten ben bile bu yaşımda korkarken, bebeğim hiç sesini çıkarmadan oturdu koltukta. Burdanda kocaman bir AFERİN büyü kuzuya...

13 Eylül 2010 Pazartesi

Kovanından bal yemek...

Bayramda köye gittiğimizde, kuzularım kendi ballarını elleriyle kovanlarında çıkartıp, peteğinden tazecik yeme şansına kavuştular. Dedemiz köyde kaldığı sürede arıcılığa merak sarınca, petek bozma mevsimide bayrama denk gelince, büyük kuzuyla küçük kuzu kendi elceğizleriyle kovanlarından çıkardıkları mis gibi yüzde yüz organik balı bolca yiyip bolcada yanlarında İstanbula getirdiler.










10 Ağustos 2010 Salı

Tatil bize geldi, biz nereye gittik...

Bu aralar bir türlü bloğuma giremiyor birsürü olay biriktiği halde yazı yazamıyorum. Yaz geldi geçiyor ama henüz bloğumuzda 2010 yazı ile ilgili ne bir resim nede bir yazı yazmışım. Peki neler yaptık bu arada biz. 10 gün Ankaraya 1 hafta Tekirdağa gittik. Çocuklar bol bol köy havası aldı. Tavukları kovaladılar, inekler sağılırken inekleri izleyip taze taze süt içtiler, tavukların altından aldıkları tazecik yumurtaları yediler. Dalından kopartılan domates, salatalık , elma, kayısı ve diğer birsürü meyve ve sebzenin kokusunun ve tadının nasıl farklı ve güzel olduğunu gördüler. Yoğurt yerken nazlana kızlarım taze mayalanmış köy yoğurdunun tadına doyamadılar. Tabi hem Ankarada hemde Tekirdağda kuzenlerle bol bol oynadılar. Allahtan hem anne hemde baba tarafından kuzen bakımından şanslılar.
Bu geziler sırasında bol bol resim çektirdik tabiki ama Ankara resimlerinin çoğu Ozan dayının makinasında, Tekirdağ resimleride babanın telefonunda kalınca elimizde sadece Ankarada çekilmiş birkaç resim kaldı. İşte Ankara resimlerimiz;








Bu sene denize gidemedik ama tatile gidemedik diye hiç üzülmedik. Kısmetse seneye. Bizde tatili evimize getirdik:)) Balkona koyduğumuz çocuk havuzumuzda hergün saatlerce oynayıp, yorulup, sonrada duşumuzu alıp yemeğimizi yiyip hoopp uykunun kucağına dalıyoruz. Biz tatile gidemedik tatil bize geldi yani:)) İşte günlük ev havuzu keyfimizden birkaç kare;





22 Haziran 2010 Salı

Ekolojik pazarda bir İkra:))

İkra Ekolojik pazarımızı ziyarete geldi ve tüm pazarın maskotu oldu. Kiraz güzeli kızım benim:))












14 Haziran 2010 Pazartesi