3 Mayıs 2010 Pazartesi

Benim canım iki kızım, biri tadım biri tuzum...

Geçenlerde İkraya masal anlatırken rahmetli dedemin bize anlattığı bir masal geldi aklıma. Net hatırlamıyorum ama aklımda kalan kısmı şuydu; çocuğun biri babasına beni ne kadar seviyorsun diye soruyor. Dünya kadar, canım kadar vs gibi şeyler beklerken babası çocuğa seni tuz kadar seviyorum diyor. Tuz kadar sevmek... Dedem neden babasının çocuğu tuz kadar sevdiğini anlatırdı ozamanlar bize ama anlamazdım. İkra doğduktan sonra birini tuz kadar sevmenin ne demek olduğunu anladım. Ne kadar güzel yemek yaparsan yap, içine ne kadar lezzet katarsan kat tuz olmadan birşeye benzermi yemek. Dünyanın en güzel yiyeceği olsa tuz olmadan samandan farkı varmı. İşte İkra doğduğu andan itibaren tuzum oldu. Hayatımın tuzu. Onsuz hiçbirşeyin lezzeti yok, onsuz hiçbirşeyin zevki yok. İkram olduğu zaman yemeğe katılan bir miktar tuz gibi herşey bir anda bambaşka oluyor. Seni tuz kadar seviyorum büyük prensesim benim...
İkrayla negüzel yaşayıp gidiyorduk. Tuzumdu ya o benim başka hiçbirşeye gerek yoktu. Taki tuz ne kadar gerekliyse tatlınında vazgeçilmez bir tad olduğunu Yüsram dünyaya gelince anladım. Hayatımın tadı gelmişti dünyaya. Ne kadar güzel yemek olursa olsun arkasından yenilen enfes bir tatlı olmadan hayattan yaşadığını anlarmıydı insan. Yüsramı sararken, öperken sanki çok lezzetli bir tatlı yemişim gibi bir tad kalıyor damaklarımda. O tatlıdan sonra insanın duyduğu hazzı, mutluluğu başka ne verebilirki. Yüsram olmasa sadece tuzla yetinecek tatlının tadını hiç bilmeyecektik. Bize bu tadı yaşattığın için sana çok teşekkürler minik prensesim.

Hayatımın anlamı iki kızım biri tadım biri tuzum... İyiki hayatıma girdiniz güzel kuzularım...

1 yorum:

Belkıs dedi ki...

oyacım ne güzel bi yazıydı bu süper allah ağzınızın tadını hiç bozmasın :)